loader image

Yazılım, Teknoloji ve Ar-Ge Faaliyeti Gösteren Şirketlerde Fikrî Hakların Korunması

Gizli bilgilerin ve fikrî hakların korunması, özellikle teknoloji şirketlerinin önemli bir maliyet kalemini oluşturan Ar-Ge maliyetlerinin geri dönüşünün güvence altına alınması, literatürde “free-rider problem” olarak adlandırılan problemlerin ortadan kaldırılması, maliyet kayıplarının en aza indirgenmesi ve şirketlerin fikri mülkiyet haklarının korunması gibi önemli ayakları bulunmaktadır.

Şirketlerin gizli bilgilerinin, ne yazık ki kimi çalışanlar tarafından bazen kendilerine menfaat sağlamak amacıyla bazen de yalnızca işverenine zarar vermek amacıyla 3. kişilerle paylaştığı durumlarla karşı karşıya gelinmektedir. Ceza Hukuku ve Borçlar Hukuku mevzuatımız böylesine durumlar için çeşitli yaptırımlar öngörmüştür. Fakat bu yaptırımlar, gerekli öncül hukuki korumalar dizayn edilmez ise, başta Yargıtay olmak üzere mahkemelerimiz tarafından ekonomik olarak zayıf olan çalışanı, işverenine karşı koruma ilkesinden hareketle objektif olarak uygulanamamakta ve şirketlerin uğradığı maddi-manevi zararı karşılayamamaktadır.

Şirketler, ticari hayatlarını kârlı bir şekilde yürütebilmek için mümkün olduğu ölçüde fikri mülkiyet niteliğindeki şirket sırrı (ticari sır), patent, marka, tasarım, faydalı model, endüstriyel tasarım ve eserlerini koruma altına almak zorundadır. Bu sayılan fikri mülkiyet türleri, teknolojinin hızla geliştiği günümüzde özellikle teknolojik gelişmelerde başı çeken şirketlerin ayakta kalabilmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Bu nedenledir ki Apple Inc. sadece 14 Aralık 2017 gününde dahi 197 adet patent başvurusunda bulunmuştur.[1]

Fikri mülkiyet haklarının korunması kapsamında bir diğer husus, şirketin kendi çalışanlarının ve out-source edilen çözümlerin şirket aleyhine kullanılmasının önüne geçilebilmesi için, yapılan her iş kapsamında uygulamada Non-disclosure Agreement (“NDA”) olarak da adlandırılan gizlilik sözleşmelerinin kullanılmasıdır. Bu tarz sözleşmeler, tüm önemli ticaret şirketlerinin günlük teamülü haline gelmiş olup, ileriye yönelik olarak şirketin sahip olduğu know-how’ın şirketin kendi izni olmadan kullanılmasının önüne geçmesini amaçlamaktadır. Ayrıca bu tip sözleşmelere aykırı davranışların tespiti halinde ciddi alacak davaları açılabilecek ve şirket aleyhine NDA’e aykırı hareket eden üçüncü kişiler için tazminat sorumluluğu doğabilecektir.

Gizli bilgiler, şirket içerisinde çalışanlar tarafından oluşturulduğu için, çalışanlarla yapılacak iş sözleşmelerinde de çalışanların sonraki tarihlerde free-ride yapmasını engellemek adına sözleşmelere eklenecek hükümler gizli bilgilerin korunması hususunda önem taşımaktadır.

Yukarıdaki açıklamalarımız uyarınca özellikle teknoloji alanında faaliyet gösteren şirketlerin özel bilgilerini koruyabilmesi için aşağıda sıralayacağımız hukuki korunmalardan mümkün mertebede faydalanması gerektiği düşünülmektedir:

1. Fikri Mülkiyet Koruması:

Fikri mülkiyet haklarının korunması, Ar-Ge çalışmalarının nihayetinde ulaşılan ve Oslo Kılavuzu’na[2] göre yenilik/buluş niteliği taşıyan nihai ürünlerin telif, patent, faydalı model ve endüstriyel tasarım korumaları için Türk Patent Enstitüsü’nde veya Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nde kayıt altına alınması ile mümkün olacaktır. Söz konusu korunma ile şirket ticari sırrı niteliğindeki nihai ürünlerin (buluşların, yöntemlerin) ters mühendislik yapılmasına dahi izin verilemeyecektir. Eğer bu nihai ürünlerin şirketin ticari politikası gereği patent vb. başvurularda bulunulması tercih edilmez ise ticari sır olarak şirket bünyesinde korunma gerekmektedir. Ticari sır olarak tutulan bilgilerin korunma yönteminde aşağıdaki 2. ve 3. maddede belirtilen üçüncü kişi ve çalışan gizlilik sözleşmeleri ile ticari sırlar güvence altına alınabilecektir.

2. Üçüncü Kişilere Karşı Gizlilik Sözleşmeleri:

Üçüncü kişi olarak nitelendirilen kişiler, bir seminer vasıtasıyla şirket know-how’ının paylaşıldığı kişiler de dahil olmak üzere, tüm out-source çözüm ortakları, bir ihale veya iş kapsamında birlikte hareket edilen iş ortakları, free-lance çözüm üreten gerçek kişilere ek olarak ticaret ilişkisi kurulan tüm tüzel ya da gerçek kişilerdir. Bu tip ilişkiler, şirketlerin ticari sırlarının ve bilgi birikimlerinin kendi rızası olmadan başka bir iş kapsamında kullanılmasına imkan veren ve söz konusu rızasız kullanımın takip edilmesi en zor ilişkiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, düzenlenen seminerlerde mümkünse katılımcıların listesinin alınması, katılımcılara ayrı ayrı NDA imzalatılması, seminerde kullanılan dokümanların koruma kapsamında olduğunun belirtilmesi, izinsiz paylaşım ve bilgi edinme haricinde kullanımın yasaklanması gibi yollara başvurulabilecektir. Her seminer / eğitim / sunum/ iş ortaklığı / ticari ilişki kendine has özellikler barındıracağından en uygun yöntemin bu bilgilendirme toplantıları yapılmadan önce belirlenmesi en etkin korunmayı sağlayacaktır. Bu madde altında belirtilen gizlilik sözleşmeleri şirket çalışanları ile ve şirketin teknolojilerini kullanan diğer gerçek veya tüzel kişlerin uygulama personeli ile de imzalanabilecek formatta tekrar düzenlenebilir niteliktedir.

3. Çalışanlara Karşı Gizlilik Koruması:

Gizlilik ilkesi, iş hukukunda, işçinin yükümlülüklerinden biri olan “işverenine karşı doğruluk ve sadakat içinde davranması” ilkesi içinde yer almaktadır. Bu nedenle gizlilik korunurken, kapsamlı bir koruma sağlanması gerekmektedir. Kapsamlı koruma içerisinde gizli bilginin paylaşılmaması, rekabet yasağı ve fikri mülkiyet haklarının korunması bulunmaktadır. Bir teknoloji şirketinin özellikle Ar-Ge alanındaki çalışanları öncelikli olmak üzere, tüm çalışanlarının iş sözleşmeleri gizlilik ve rekabet yasağı hükümleri ile korunma altına alınabilir ve şirket sırlarının hem iş ilişkisi sürerken hem de sonrasında hukukun müsaade ettiği belirli bir süre boyunca şirketin özel bilgi birikiminin kullanımının önüne geçilebilecektir. Ayrıca iş bu sözleşmesine ek olarak düzenlenecek gizlilik sözleşmeleri ile söz konusu bilgiler korunacaktır.

Gizli bilginin (i) 3. kişilerle paylaşılmasını engellemek dışında, (ii) çalışanın şirketteki görevi sona erdikten sonra makul bir süreliğine aynı faaliyet alanı içerisinde bulunan rakip bir şirkette çalışmasının önüne geçilmesi ve (iii) çalışanın işini yerine getirdiği sırada ortaya çıkartabileceği fikri mülkiyet hakkı kapsamına giren bir ürünün mülkiyetinin şirkete ait olduğunun kararlaştırılması gerekmektedir. Yargıtay, gizlilik esaslı iş sözleşmelerinde yukarıda sayılan 3 esas unsuru (gizli bilgilerin paylaşılmaması, fikri mülkiyetin şirkete ait olması ve rekabet yasağı) kabul etmektedir. Fakat sözleşmeyi hazırlayan tarafın ekonomik olarak güçlü ve korunmaya muhtaç olmayan işveren olduğu göz önüne alınarak, gizlilik hükümlerinin işçi aleyhine iyi niyet kurallarını aşan bir şekilde düzenlenmesi halinde hükümler batıl kabul edilmektedir. Dolayısıyla gizlilik sözleşmeleri düzenlenirken şirket özelinde (ve hatta çalışan özelinde) değerlendirilme yapılmalı ve hükümler olası bir uyuşmazlıkta ayakta durabilecek nitelikte olmalıdır.

Sonuç

Gizlilik sözleşmeleri, diğer bir deyimle şirket ticari sırları, bir bütün olarak düşünüldüğünde bu bilgilerin şirketin rızası olmadan kullanılması birkaç farklı yöntemle gerçekleşebileceği için şirketin bilgi dağarcığının tüm yönleri ile koruma altına alınması şiddetle tavsiye edilmektedir. Unutulmamalıdır ki şirket gizli bilgilerinin korunması aynı zamanda şirket aleyhine hukuka aykırı biçimde iş yapanların tespiti kapsamında da önemli bir iş yükü doğurmaktadır. Bu bakımdan her bir koruma yönteminde bilgi sızıntısının tespitinin doğru ve etkin biçimde yapılabilmesi için profesyonel bir korunma kalkanı tasarlanmalıdır.

[1] https://stks.freshpatents.com/Apple-Inc-nm1.php

[2] https://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/BTYPD/kilavuzlar/Oslo_3_TR.pdf